Eskiden Ticaret Borsasının önündeki parkın yerinde küçük bir çarşı vardı, Her halde 35 yıl öncesi ;
En önde Rahmetli Piliççi Efrahim,Bir kaç nalbant,sobacılar,brandacı-lar,ayakkabı tamircileri,yemciler vardı hatırladığım.
Evde yumurta toplardık, sonra bir torba dolusu yumurtayı Efrahim Abi’ye götürürdüm,bizim yumurtalar kuluçka makinasına konur,üzerine kurşun kalemle “Savaş”yazılırdı.
Takvime işaret konurdu o gün ve sabırla beklenirdi,her sabah uyandığımda gün sayar, 21 gün sonra civcivleri almaya giderdim..
Üst üste bağlanmış iki üç tane karton ayakkabı kutusu içinde civcivleri getirirdim eve,o civcivler bir kaç ayda serpilir bütün kış yumurta ve et olarak soframıza gelirdi.
Efrahim Abi’nin dükkanda bazen uzun süre kalırdım,yumurtaları dinlerdim,”tık tık” sesi gelirdi yumurtanın içinden ilk önce “tamam bu çıkacak”denir di ki doyumsuz bir heyecan sebebiydi..
Bir de nalbantlar vardı o sıradaki dükkanlarda.
Eşeğimizi götürdük dedemle,eşegi nalbanta götürmeden önce yıkamak adettendir,bu işin nezaketidir.
Nalbant eşeğin ayağını koltuğunun altına alır,önce eski nalları çıkarır,altından çıkan tırnağı keskin bir bıcakla temizlerdi,dört ayak da sırayla temizlendikten sonra sıra sıra “nallamaya”gelirdi,insana ayakkabı seçer gibi eşeğe nal seçilir ve sıra nalları çakmaya gelince çocukca bir ürperti duyardım;kolay değil eşeğin ayağına çivi çakılacak ya.
Sonra nalbant,yine eşeğin ayağını koltuğunun altından geçirip dizine koyar,kendi dudaklarına dizdiği çivileri çakmaya hazırlanırdı,ilk çivi çakılırken eşeğin gözlerine bakardım,ogüzel gözlerine.
İlginçtir eşek kılını bile kıpırdatmazdı,ulan bir kork,bir titre be hayvan,nerdeee,
Yeni nallanmış eşek son ayağını da kurtarınca nalbanttan, şöyle bir takır tukur vurur ayaklarını,yürümek istemez önce,çünkü ayakları ferahlamış,koca bir kış uzamış tırnaklarından kurtulmuştur,eşek di mi inat eder,illa çektirecek yularından ..Sonra biraz yürütülür, aksamıyorsa iyi nallanmıştır.
En son kocaman bir makasla yeleleri de düzeltildikten sonra yola çıkmanın vakti gelmiştir.
Yeni nallanmış eşek,rahat bir ayakkabıya kavuşmuş gibi sevinçlidir artık.
Dört nalın bir eşeği sevindirdiği dünyada bunca zenginliğe rağmen mutsuz iki ayaklıların varlığı garip bir ironidir.